Page 38 - 81 Çalıkuşu Kırşehir Temmuz
P. 38

Gözlerinden akan yaşları kesmeye çalışan kadın, artık bundan yorulmuştu. Ellerini azad
         etti.
            “Gülerken bile dudaklarının kenarı hafif aşağı eğilirdi. Öyle meyilliydi acıya.”

            Bu sözlerle afallayıp kafası karışan genç adam ilgiyle sordu: “Kim... Kimden bahsediyor-
         sun sen canım? Ayrıca niçin ağlıyorsun, ne oldu bir anda?” Uzanıp kadının ellerine sarıldı.
         Gözlerine yuva yapmıştı kaygı.
            Bu sarılış karşısında kadın, içinde karmaşık duygular duymaktan ve ellerini geri çek-
         mekten başka bir şey yapamamıştı. Anlatmaya devam etti.

            “Yirmi altı yaşındayım o zamanlar. Hayatı sevgilim bellemişçesine severek yaşıyorum.
         Gülmeyi seviyorum, masamda bir şiir kitabı görmeyi seviyorum, nefesimin kahve kokması-
         nı seviyorum, insanlığa dair bir ümidim var. Yaşamı çiçek sanıp narince kokluyorum...

            Her neyse, bir gün sokaklarda sakin ve gülümser vaziyette dolaşırken bir plak dükkanı
         dikkatimi çekti. Adımlarımı oraya yönelttim ve girdim içeri. İşte o an gördüm onu.”
            Genç adam tam kadının sözünü kesmek üzereyken kadın elleriyle işaret ederek adama
         dinlemesi gerektiğini belirtti.

            “Kapkara gözleri vardı. Baktıkça bir girdap gibi içine çekiliyordu insan. Sanki dünyayı
         kesin bir tanımla reddetmiş ve kendi karanlığında bir dünya kurmuş gibiydi. Yüzüne sert ve
         bir yandan da melankolik bir hava katan kaşlarıysa beni görünce çatılmıştı. O an varlığımla
         onur duydum, dedim ki içimden “Bu gözlere görünmek ne büyük övünç kaynağı!” Sonra bir
         de saçları vardı ki yumuşaklığını neredeyse avuçlarımda duyabiliyordum. “Buyrun?” dedi.
         Birkaç saniye daha duraksadım ve sonunda plaklara bakmak istediğimi söyleyebildim. Ba-
         kıyordum bakmasına ama aklım hâlâ gözlerindeydi. Bir yandan bana plaklardan bahsedi-
         yor bir yandan da birkaçını pikapa koyup çalıştırmakla meşgul oluyordu. O çatık kaşların
         yerini yumuşak ve akıp giden bir sohbet almıştı. En sonunda bir plakta karar kılıp aldım.
         Ve gözlerine son bir kez daha baktım. Bu gözler şimdi bana kalmam için ısrarcı oluyordu.
         Hafifçe gülümsedi, dudaklarının kenarı yukarı kıvrılmak için çaba sarf eder gibiydi, gülüm-
         sediğinde dâhi aşağı kıvrılıyorlardı hafifçe. “Yine gelin!” dedi bana. Gülümsedim ve hızla
         çıktım. Kendimi yeniden sokağa bıraktığımda kalbimi sakinleştirmek adına bir süre dinlen-
         mek durumunda kaldım. Olanları idrak edebildiğimde ağlamaya başladım bir anda. Niçin
         ağlıyordum, inan bana bilmiyorum. Güzelliğine miydi, gözlerindeki derin mânâlara mıydı
         yoksa varlığını fark ettiğim anda varlığının içime bir ur gibi yayılmasına mıydı döktüğüm
         yaşlar? Bilmiyorum. Ne ben onu tanıyordum ne de o beni. Ama aramızda tarif edemeyece-
         ğim bir çekim oluşmuştu. Sanki bir ip bizi kalplerimizden sımsıkı bağlamış gibiydi. Adından
         dâhi haberdar değildim. Fakat belki de niçinsiz seviyorsan gerçekten seviyorsundur. “Gü-
         zelliğine kapılmışsın işte!” diyeceksin belki. Yalnızca güzelliğine kapılmış olsam bunca yıl
         yüreğimin en ücrasında nasıl taşıyabilirdim onu?”

            Gülümsedi kadın. Gözünden bir damla yaş düştü. Genç adamınsa kalp atışlarını oturdu-
         ğu yerden duyabiliyordu. Öyle gergin ve sıkıntılıydı ki.











                   38
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43